11 Kasım 2014 Salı

Yalanın Doğası

Ve tanrı insanı yarattı…

Eşi benzeri olmayan o bencil orospu çocuğunu yani. Bakmayın öyle hepimiz aynıyız, hepimizin içinde var bu. YALAN. Evet yalan, ne kadar ironiktir ki gerçeklerin en büyüğü. Her gün yalan söylüyoruz, her gün yalan söylüyorlar. Ne olduğunu bilmeden dinliyoruz bazen onları, sadece dinliyoruz. Biliyoruz ki onlar bize bunu yapmazlar. Biliyoruz… Hayır dostlarım, bilmiyoruz. Sadece bildiğimize inanıp kendimizi kandırıyoruz. Gerçek bu, gerçeğin ta kendisi işte! Yalanın doğası işte burada başlıyor, bir kere alışınca buna sonu olmayan bir nehir gibi gidiyor. Ne dersek diyelim, ne derse desinler olmaz. Alıştın bir kere buna dönüş yok! Fakat bunu gerçekten abartan insanlar var, şuan sözüm onlara:

Yazıklar olsun size, yazıklar olsun tüm insanlığınıza. Tüm dünya şahidim olsun ki sizlerin yaptığı şu dünya tarihinde görülmemiş bir kahpeliktir. Sabun gibi kaygan, bir fahişe gibi döneksiniz. Sizler karanlık kuyularda güneş görmeyecek kadar aciz, sevgiyi hak etmeyecek kadar şerefsiz ve yalanlarla mutlu olabilecek kadar haysiyetsiz birer yaratıksınız. O iğrenç gözleriniz ne görürse ona inanırsınız, o aşınmış kulaklarınız ne duyarsa onu dinlersiniz, o eskimiş duygularınız ne isterse onu yaparsınız. Sizler yıkılmış bir hükümdarlığı devam ettirmeye çalışan parazitler gibisiniz, sadece parazitsiniz ama bunun farkında bile değilsiniz. Birbiri ardına birbirinizi tekrarlıyorsunuz. Kırılmış aynalara bakıp, bozuk merceklerle dünyayı izliyorsunuz. İnsanlara acı çektirip onların en masum anlarında, onlara en büyük silahlarınızla saldırıyorsunuz. Çünkü sizler daha önce hiç gerçekten acı çekmediniz, bunun anlamını bilmiyorsunuz. Sizler birer hastalıksınız. Çaresiz kalmış, çareleri tükenmiş birer hastalıksınız. Tanrıya yalvarıyorum: Bir gün, bir gün umarım sizlere de birisi o büyük silahını doğrultur ve tam kafanızdan vurur…

İnanın bana, bu kadar nefret, bir o kadar acıdan kaynaklı. Güvenirsiniz, güvendiğiniz her şey teker teker size yanıldığınızı ispatlar. Güveniniz orospu olur resmen, girip çıkmayan kalmamıştır. Bunların sebebi bazen bir bazen ise birden fazla orospu çocuğudur. Eğer bana soruyorsanız, benim hayatımda birden fazla orospu çocuğu vardı dostlarım. Sadece ihtiyacı olduğunda kapınızı çalan, ihtiyacı yokken siktirip giden yalancı insanlar. Hepsini bir araya koyup yakmak lazım. Benim de bir çift lafım var ama bu insanların her birine, teker teker. Ne demiş Nazım:
En güzel günlerimin üç mel'un adamı var:

"Biri sensin, biri o, biri ötekisi. Kanlı bıçaklı düşmanımdır ikisi.
Sana gelince:
Ne ben Sezar’ım, ne de sen Brütüs’sün.
Ne ben sana kızarım, ne de zatın zahmet edip bana küssün.
Artık seninle biz, düşman bile değiliz…"

Düşünsene ya, geçmişini bir düşün. Kaç kişiden kazık yedin? Kaç kere yalanlar söylediler sana? Kaç tane adam kaldı yanında? Bak şu etrafına, gerçeği gör o kadar yalanın arasından. Senin senden başka dostun yok adamım, yok! Kalk lan ayağa, kalk ve göster. “Ben buradayım!” de ve püskürt etrafındaki tüm parazitleri. Bunu yaptıktan sonra mutluluğa erişeceksin. Güven bana adamım, erişeceksin o hep aradığın huzura.

Yalan işte böyle bir şeydir. İnsanın en büyük kusurudur. Siz, siz olun kimseye yalan söylemeyin. Bir gün gelip size de yalan söylenince kaldıramazsınız. Yalan öyle hafif sindirilebilecek bir şey değildir, zihninizden atmak ise hiç mümkün değildir. Yalancı insanları atın hayatınızdan. Bu benim sizden en büyük isteğimdir…





0 yorum:

Yorum Gönder

feedburner facebook twitter youtube google+ feedburner
feedburner