12 Kasım 2014 Çarşamba

Kara günler, acıyla beslenir...

Ben inanıyorum ki insan, en büyük acıyı yaşadığında gerçekten insan olur. En büyük acı ise görecelidir, ne olduğu tam olarak bilinmez. Kimine göre ölüm, kimine göre aşk, kimine göre kaybetmek, kimine göre tanrı. Bana göre ise bir hiç, kocaman bir hiç. Acının karşısında ne yaptığımız, işte en büyük sorun da budur. Acıya nasıl göğüs gerdiğimizdir. Bir korkak gibi, bir köşede can mı çekişeceğiz yoksa cesur olup tüm o acılara bir sille vurabilecek miyiz? Asıl soru bu, bu acının sanatı...

Acıya nasıl mı göğüs gereceksin? İşte orası tam bir iti ite kırdırma bölümü :) Acıya karşı umut besle. Umut her zaman sana doğru yolu göstermese de bazı zamanlar doğru yola giden adımları attıracaktır. Umut bitmek tükenmek bilmeyen yaşama içgüdüsü gibidir, Ne demişti Kral: "Her zaman umut vardır."

Gidenlerin, kaybolup giden her şeyin ardından sana bir çift sözüm var:
Yenildin işte, bak çullandılar gene üstüne. O anda, en çok koşmak istediğin kişi yanında yoksa kime koşacaksın peki? Büyük beklentilerle konuşlandırdığın garnizonun yok oldu, şehir darmadağın, güzel günler düştü, savaşı kaybettin. Yönünü ne tarafa çevireceksin? Pusulan bile bozuk, kayboldun. Bataklıkta attığın her kulaç seni daha çok dibe çekecek biliyorsun. Kaçıp gitmek mi? Hayır mümkün değil. Bir çaresi mi? Hayır bir çaresi yok ama umut, umut her zaman var. Umut etmeyi öğrenmeliyiz, en karanlık zamanlarda bir ışık gibidir umut. Umut, tanrının elidir...

Sözlerim seni yanıltmasın, düştüğün anda sarılacağın tek şeyin umut olduğunu anlatmaya çalışıyorum. Umarım bunu anlarsın. Acının üstesinden gelmek için bir tutam umut lazım dostum...



0 yorum:

Yorum Gönder

feedburner facebook twitter youtube google+ feedburner
feedburner