7 Kasım 2014 Cuma

Interstellar

Açık konuşacağım, filmden çıktım ve eve daha yeni geldim. İçimde bunu haykırma isteği var. 
Carl Sagan der ki: "Bilimi açıklamaktan kaçınmak, bana son derece ters gelen bir tutum. Birine aşık olduğunuzda, tüm dünyaya duyurmak istersiniz.". Bende bunu örnek alarak diyorum ki, böyle bir filmi övmemek, anlatmamak benim için çok ters bir durum. Ben bu filme aşık oldum ve bu hafta içinde kesinlikle bir kez daha izleyeceğim.

Bu bir eleştiri yazısı değil, bunu unutun. Çünkü filmin eleştirilecek tek bir noktasını dahi göremedim.
İlk olarak yazımın başında şunu söyleyeceğim ve zaten yazıyı kısa tutacağım: Ben daha önce böyle bir film izlemedim...

Film öyle bir atmosferdeydi ki sanki 2001'i ve Contact'ı harmanlayıp, eksilerini bir kenara atıp bir şaheser yaratmış Nolan. Tüylerimin o diken diken oluşu ki bu öyle her filmde olan bir şey değildir. Bilim kurguya, dramı bu şekilde uyarlayıp üstüne birde epik bir macera ekleyip bir destan yazdı Nolan. Bana sadece bunu övmek düşecektir.

Övülmesi gereken başka bir büyük detay ise kesinlikle oyuncu şeçimi. Yani Matthew McConaughey’nin oyunculuğuna diyecek yok zaten, hakkını öyle bir vermiş ki bir hassiktir çekiyorsun! Anne Hathaway zaten o zarifliği ve güzelliğiyle harmanlanmış mükemmel oyunculuğuyla beni resmen büyüledi.

Beni bilen bilir, bilmeyenler için söylüyorum ben gideceğim filmlerde merak dozumun artması için öncesinde hiç araştırma yapmam. Ne oyuncu, ne senaryo. Sadece oradan buradan(Trailer vb.) gördüklerim kadar bilgim olur ve bunun neticesinde filmde Matt Damon ve özellikle Ellen Burstyn’i görmek benim için çok zevkliydi. Film Nolan’ın filmi olduğu için zeki profesör rolünde Michael Caine’i görmek beni pek şaşırtmadı doğrusu J

Neyse, fazla söze gerek yok. Son yılların, belki de dünyanın en iyi Sci-Fi/Drama filmiydi. Ben ciddi şekilde etkisinde kaldım. Kesinlikle gidip bu filmi sinemada izlemelisiniz. O atmosferi yaşamalısınız…





0 yorum:

Yorum Gönder

feedburner facebook twitter youtube google+ feedburner
feedburner