30 Nisan 2015 Perşembe

Yaşamın Doğası

Birinin kalp atışını özleme sakın, sakın özleme birinin sana bakınca kaçan gözlerini. Özleme sarıldığın mis kokulu o teni, özleme düşlerinde bile seni rahat bırakmayan o saç tellerini. Özleme ki acımasın kalbin, yüreğin...

Tertemizdi, pürüzsüzdü sevgiler. Yeni doğan bir kuzunun yavrusu, yeni açan bir karanfil gibiydi hayaller. Ağaçların yüce gölgesinin arkasında Güneş'ten saklanırken, Güneş'i arayan insanlardık biz. Ay'ın ışığını görmek için yüce dağlara tırmanırdık. Ne oldu da acaba insanlık bitti? Sahiden bitti mi onu bile bilmiyorum. Belki ben bittim, belki de sen. Neyin nasıl olduğunu anlamak için bana gereken bilgi, artık yok. Bilgi belki de yaşatandır bizi bu şekilde. Bilmek, inanmaktır belki de has olan. Peki ya, peki ya azizim inancın yıkılınca ne olacak? Bildiklerin aslında hiç bilmediklerin olunca sana soruyorum ne olacak?!

Kırmaktan korktuğumuz o uçurum kenarındaki dallara tutunacağız. Narsistliğin basit yolunda, uzun adımlarla ufuğa zıt şekilde karanlığa gideceğiz. Öfkeyi zihnimize kural bilip, düzeni nefretle sağlayacağız. Düşünerek değil içgüdüyle hareket edeceğiz çünkü bildiklerimiz yanlış, inandıklarımız birer yalan. Yaşamımız bilgisizlikle son bulacaksa, yalanla yok olacaksak her canlı gibi içgüdüye, yaşama isteğine bel bağlayacağız belki de. Hatta ve hatta belki de falan değil, bizzat içgüdüleriyle hareket eden bir hayvan gibi olacağız. İçimizde bizlerde birer hayvanız sonuçta.

Taş masaya çelik kılıçlarımızı vurup haykıracağız o binbir yüzlü insanlara. Yüzlerine birer tokat gibi kendimizi vuracağız. Yanan bir gözün bakışı veya kör olmuş bir aslanın içgüdüsü gibi bizlerde saldırganlaşıp önümüze çıkan her güzel şeyi birer paçavra gibi yırtıp atacağız. Zihnimizde yalnızca silüetleri kalan, gün geçtikçe yok olup birer yabancıya dönen insanları bir gün tutup kendi ellerimizle boğacağız. İçgüdüsel olarak, bir hayvan olarak kendimizi korumanın temelini atacağız ve yaşamın doğasının farkına varacağız...


7 Nisan 2015 Salı

En Büyük Esaretimiz

En büyük esaret nedir? Sözlerimizin kısıtlanması mıdır, sömürge altında yaşamak mıdır, kanunlar mıdır veya herhangi bir saçma sapan aciz insan aklından çıkma fikirler midir? Herkes bir seviye kendi potansiyelinde özgürdür aslında, kendi zihninde fakat bizim esaretimiz doğmadan, yaratılmadan önce başlar. Zihnimizin yapabileceği veya düşünerek aşamayacağımız öyle büyük bir esaretimiz vardır ki bu sadece insanoğlunun değil Dünya adını verdiğimiz, evimiz olan bu gezegende ki yaşayan tüm canlıların ortak esaretidir. Bunun adı bir nevi günümüzden yaklaşık 3 asır önce fiziğinin şekillenmesini sağlayan insanların içinden belki de en büyüğü olan Isaac Newton tarafından konulmuştur, adı Kütle Çekim Yasası'dır. Bu yasayı bir dayanak olarak adlandırırsak adı kısa bir tabirle Yer Çekimi'dir. Sizin, benim veya onun en büyük esareti yerçekimidir. Kabul edin veya etmeyin ben inanıyorum ki insanoğlu esaretini ancak Dünya dışında başka herhangi bir yerde doğduğunda kaybedecektir.

Doğduğum günden beri tek bir şeye inandım ve tek bir şey istedim. Dünya'nın bizler için bir hapishane olduğuna inandım ve Dünya'dan biran önce kurtulmak istedim ve hala istiyorum. Biraz bilim kuru gibi mi geldi? Hayat aslında bir bilim kurgudur zaten. İnsanoğlunun uzaya çıkması veya Ay'a attığı ilk adım, esaretin biraz olsun yıkıldığını gösterir bize. Bildiğimiz üzere Yuri Gagarin insanlık tarihinde uzaya çıkan ilk insandır ve bunu anlatmak için şunu söylemiştir: "Burada bir Tanrı falan göremiyorum." Dünya'dan ilk çıktığımız anda bir esaretimizden kurtulmuş olduğumuzun en büyük kanıtı Yuri Gagarin'dir. Bunun ardından Ay'a ilk ayak basan insan olan Neil Armstrong'un söylediği söz çok büyük bir anlam içerir. Derki: "Bir insan için küçük, insanlık için dev bir adım." Yani bu, Dünya haricinde herhangi başka bir kara parçasına, kütleye ayak bastığımızda esaretimizden biraz daha kurtulduk demektir. 

Yüzyıllardır bizler, insanlar, en büyük hapishaneden çıkmak için farklı farklı çözümler arıyoruz. Bu fikri yıllar öncesinden hayal edip, yazıp, çiziyoruz.(Jules Verne - Ay'a Yolculuk bunların başlıcasıdır.) Yeni icatlar geliştirip, yeni keşifler yapıyoruz. Bunun üzerine sayısız sanat eseri ortaya koyuyoruz.(Bilim Kurgu) Size yüzlerce eser sayabilirim bunun hakkında, en büyük hayalimiz bu hapishaneden kaçmak, bunu biliyoruz.

Yaptığımız ve yapmak üzere olduğumuz her şey artık yüzyıllardır süren esaretimizden kurtulmak için ve yapabileceklerimizin bir sınırı yok, buna inanıyorum ve güveniyorum. Esaretimizden kurtulacağımız gün yakındır!





feedburner facebook twitter youtube google+ feedburner
feedburner